Yaş, Yaşlılık ve Yaşlanma Kavramları
Yaş Kavramı
Yaşlılıkla ilgili birçok kavram günlük hayatımızda kullanılmaktadır. Ancak bu kavramlar aynı anlamları taşımakla birlikte bazen kesin olarak birbirinden ayrılamamaktadır. Yaşlılıkla ilgili kavramlar;
Yaş: Biyolojik ve kronolojik yaş olarak 2’ye ayrılır. Kronolojik yaş tüm insanlarda aynı olduğu halde biyolojik yaş bireylere göre değişir
Kronolojik Yaş; Doğumdan başlayarak içinde bulunan zaman kadar geçen yılların toplamıdır. Biyolojik Yaş; İçinde bulunan biyolojik basamağın zaman birimi olarak gösterilmesidir
Yaşlanma, bireysel bir değişim olarak kişinin fiziksel ve ruhsal yönden gerilemesidir. Yaşlanma bireysel olmakla birlikte, toplumsal değerler de yaşlı ve yaşlılığa verilen değeri ve yeri belirlemektedir. Bu nedenle yaşlılık sadece biyolojik bir olay olmayıp, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir olaydır
Yaşlanma, organizmadaki pek çok sistemi etkileyen bir süreçtir. Yaşın ilerlemesiyle birlikte kişide fizyolojik ve anatomik bazı değişiklikler meydana gelmektedir. Yaşlılıktaki bu değişiklikler nedeniyle, vücudun hastalıkla karşı direnci azalmakta ve kronik hastalıkların sayısı artmaktadır. Çünkü yaşlılar bu değişikliklere bağlı olarak adaptasyon güçlüğü, bağışıklığın azalması, stres gibi problemler yaşamakta ve buna bağlı olarak da daha sık hastalanmakta, daha fazla kronik hastalık veya sorunla karşılaşmakta, çoğu kez birkaç sağlık problemiyle baş etmeye çalışmaktadır. Bu durum ise sağlık merkezlerine daha fazla başvuruyu ve daha uzun süre hastanede yatırılmayı gerekli kılmaktadır. Yaşlı, kronik hastalıklı ve özürlü nüfusun tedavi ve bakım masraflarının sağlık ve sosyal hizmet harcamaları içerisindeki payının artması, etkili ve düşük maliyetli alternatif sağlık bakım 2 hizmetleri arayışına neden olmuştur. Ayrıca artan yaşlı nüfusla birlikte kronik hastalıkların ve bakım giderlerinin artmasının yanı sıra, aile desteğinin azalması da yeni hizmet sunum modellerini gündeme getirmiştir.
İnsanoğlunun kaçınılmaz bir süreci olan yaşlılık dönemine ilişkin yapılan araştırmalar ve çalışmalar oldukça azdır. İnsan yaşamındaki en önemli dönemlerden biri olan yaşlılık, kayıpların ve fiziksel gerilemenin görüldüğü, kültürel, çevresel ve ekonomik etmenlerden etkilenen bir sonuçtur. Yaşlılık hangi toplumda ve kültürde, hangi sınıf ve statüde olursa olsun kaçınılmaz bir yaşam sürecidir. Sonuç olarak yaşlılık, insanın zihinsel, bedensel ve ruhsal yapısının değişmesini ve var olan fiziksel ve zihinsel kapasitelerinin azalmasını ifade eden bir döneme işaret etmektedir. Dolayısı ile yaşlılık dönemi kronolojik, biyolojik, psikolojik ve sosyal açıdan yorumlanmaktadır.
Yaşlılık, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ön görülemez bir süreçtir. Gerçekleşmesi durumunda birey üzerindeki etkisi de kesin olarak bilinemeyen bir fizyolojik tehlikedir. Diğer tehlikelere göre, değişken bir özellik göstermekte, ülkeden ülkeye olduğu gibi, bireyden bireye bile farklılaşabilmektedir. Yaşlılık genellikle emeklilikle bir tutulan bir süreçtir ve insan hayatında beklenen bir sondur. Fakat birçok sorunla ortaya çıkan bir süreç olması, insanların planladıkları yaşam şeklinin dışında gerçekleşen olaylarla, bireylerin psiko-sosyal problemlerle karşılaşmalarına sebebiyet vermektedir.
Yaşlılık, zaman faktörüne bağlı olarak kişinin değişen çevreye uyum sağlama kudreti ile organizmanın iç ve dış etmenler arasında denge sağlama potansiyelinin azalması ve böylece yaşlanma ile ölüm olasılığının yükselmesidir. Bir başka tanımla yaşlılık, normal fizyolojik bir olgu olup, kişilerin fiziki ve ruhi güçlerini bir daha yerine gelmeyecek şekilde yavaş yavaş kaybetme halidir. Yaşlanma sıklıkla ağrılar, zihni durgunluklar, şaşkınlıklar olarak hissedilen değişiklikler de meydana getirir.
Günümüzde 65 yaş ve üzeri grup yaşlı olarak sınıflandırılmaktadır. Yaşlılık doğal bir süreç olmakla beraber farklı terimler vardır. Sosyal anlamda yaşlılık insanın bağımsız konumdan, bağımlı konuma geçmesidir. Hukuk ve çalışma yaşamı bakımından ise insanın çalışma hayatındaki verimliliğin azalması ve emekli olduğu dönemdir.
Yaşlanma doğal bir süreçtir; ama asıl olan bu sürecin içini doldurabilmektir. Hayata bu gözlükle bakanlar, yaşlılığı doğal bir durum olarak görebilirler. Zira, ‘’…..Her çağın kendisine göre bir durumu vardır. Çocuklarda zayıflık, yetişkinlerde taşkınlık, orta yaşlılarda ağırbaşlılık, yaşlılarda olgunluk, doğal durumlardır. Bunları zamanında kabullenmek gerekir.’’ Kuşkusuz kişinin yaşlılığını geçirme şekli, yaşlılıkla ilgili düşünceleri, kişilik yapısına, inançlarına ve çevresel etkileşimine göre değişir.
Yaşlı: Dünya Sağlık Teşkilatı, 1963 yılında yaşlanmayı kronolojik olarak ele almış ve 3 safhaya ayırmıştır.
• Orta Yaşlılar ( 45 – 59 yaş)
• Yaşlılar (60 – 74 yaş )
• İleri Yaşlılar (75 + yaş )
Bu ayırıma göre 60 yaşın üstündekiler yaşlıdır (Yaşlılığa genel bakış, b.t.). Topluma ait olamama ve izole edilme duyguları, içe dönme, vücut fonksiyonları ile bu ciddi devamlı uğraşları ortaya çıkarır, birçoklarını intihara götürebilen ciddi ve heyecansal karışımları ortadan kaldırmak için yaşlı kişiler bu duygularıyla gerekli şekilde uğraşılmaya muhtaçtırlar. Yaşlılık, bireyin geçmişine dönük halen yaşamın bir takım sorunlarını yaşadığı ve yaşam sürecinin tamamladığı bir devredir. Yaşlanma, çözülmenin, çökmenin, ilk davranış şekillerine dönüşün, bir gerilemenin başladığı zamandır.
Yaşlılık Kavramı ve Yaşlılık
Yaşlılık: Zaman faktörüne bağlı olarak kişinin değişen çevreye uyum sağlama kudreti ile organizmanın iç ve dış etmenler arasında denge sağlama potansiyelinin azalması ve böylece yaşlanma ile ölüm olasılığının yükselmesidir. Bir başka tanımla yaşlılık, normal fizyolojik bir olgu olup, kişilerin fiziki ve ruhi güçlerini bir daha yerine gelmeyecek şekilde yavaş yavaş kaybetme halidir.
Yaşlanma: Canlının oluşumundan yaşamın bitimine kadar devam eden bir süreçtir. Diğer bir deyişle yaşlanma dört aşamada ele alınabilir;
• Gelişme • Büyüme
• Duraklama ve gerileme başlangıcı
• Gerileme Yaşlanma, kişinin yalnız dış görünümünde değişiklik olarak düşünülmemelidir. Kişiyi iç ve dış tüm varlığı ile bütün olarak düşünmek gerekmektedir.
Yaşlanma sıklıkla ağrılar, zihni durgunluklar, şaşkınlıklar olarak hissedilen değişiklikler de meydana getirir. Topluma ait olamama ve izole edilme duyguları, içe dönme, vücut fonksiyonları ile bu ciddi devamlı uğraşları ortaya çıkarır, birçoklarını intihara götürebilen bu ciddi ve heyecansal karışımları ortadan kaldırmak için yaşlı kişiler bu duygularıyla gerekli şekilde uğraşılmaya muhtaçtırlar.
Yaşlılık, bireyin geçmişine dönük halen yaşamın bir takım sorunlarını yaşadığı ve yaşam sürecinin tamamladığı bir devredir. Yaşlanma, çözülmenin, çökmenin ilk davranış şekillerine dönüşün, bir gerilemenin başladığı zamandır.
Yaşlılık, toplum içerisinde yaygın olarak bilinen kanaatin aksine ne 40 yaşından ne de 65 yaşından sonra başlar. Yaşlılık, doğum anından itibaren organizmanın yaşlanmasıyla başlayan bir süreçtir. İlk dönemle de olgunlaşma ve gelişme olarak tanımlanan bu tür değişiklikler ilk başlarda yaşlılık olarak kabul edilmemektedir. Nitekim birey doğum anından itibaren, hem fiziksel hem de sosyal açıdan gelişmesini devam ettirir. Ancak otuz yaşından sonra tüm organlarda meydana gelen gerileme veya düşüşleri gösteren bir takım ilave değişiklikler meydana gelmektedir ki işte buna yaşlanma adı verilir.
Yaşlılık dönemi tıpkı yaşamın diğer dönemleri gibi insan ömrünün doğal bir dönemidir. Bu dönemde sadece yaşın ilerlemesi değil biyolojik ve ruhsal açıdan önemli değişimler söz konusudur. Dünya Sağlık Örgütü yaşlılığı ‘’Yaşamsal fonksiyonların sürekli azalması, tüm organizmanın verimliliğinde görülen azalma, çevresel faktörlere uyum sağlayabilme yeteneğinin azalması ‘’ olarak tanımlamıştır. Yaşlılık tanımlamasında üzerinde görüş birliğine varılan bir yaş sınırı yoktur. Dünya Sağlık Örgüt 1963’te yapmış olduğu toplantı sonucu 60 yaş ve üstü grubu yaşlı olarak tanımlanırken, 2001 yılından sonra birçok gelişmiş ülkede kabul edilen kronolojik yaş sınırı 65 olmuştur. Bireyin aktif çalışma yaşamının sonu ve genel 5 emeklilik yaşı olan 65 yaş sosyal ve ekonomik yaşlılığın da başlangıcı olarak tanımlanmaktadır.
Yaşlılık dönemi üç döneme ayrılmıştır.
1- Genç yaşlılık dönemi (65 – 74 yaş)
2- İleri yaşlılık dönemi (75 – 84 yaş)
3- Çok ileri yaşlılık dönemi (85 yaş ve üzeri) olarak değerlendirilmektedir.
Yaşlanma ise, bireyin doğduğu andan ölümüne kadar olan süreçte ilerleyen kronolojik yaşının bir sonucu olarak hayatı boyunca vücudunda meydana gelen değişimlerin toplamını ifade eden evrensel bir olgudur. Yaşlanmadan kaçınmak imkansızdır. Bu değişim sürecinde organizmanın molekül, hücre, doku, organ ve sistemler düzeyinde, zamanın ilerlemesiyle ortaya çıkan, geriye dönüşü olmayan, yapısal ve fonksiyonel değişiklikler meydana gelmekte olup, yaşın ilerlemesiyle birlikte kalp, dolaşım, boşaltım, solunum ve bağışıklık sistemlerinin işlevlerinde sürekli bir gerileme olmaktadır. Kısaca yaşlanma; canlının olgunlaşmasını tamamladıktan sonra gittikçe yıpranması, yaşam fonksiyonlarının, üreme ile ilgili organlar dahil, aksaması bozulması ve böylece o tür için beklenen ömür süresinin sonuna doğru süreci olarak tanımlanabilir.
2012 yılında 60 yaş üstü bireylerin sayısı 809 milyon ve dünyanın toplam nüfusunun %11ini oluştururken 2030 yılı için bu oran 1. 375 milyon ve toplam dünya nüfusunun % 16sı olarak tahmin edilmektedir. Yine 2030 yılı için 60 yaş üstü insanların sayısının 10 yaş altı bireylerden daha fazla olacağı tahmin edilmektedir. Her yeni doğan 4 bebekten 3ü 60 yaşına ve 1/3ü 80 yaşına kadar yaşamaktadır. 2045- 2050 projeksiyonları yaklaşık her yeni doğan 8 bebekten 7sinin 60 yaşına kadar ve 6 yarısından fazlasının da 80 yaşına kadar yaşayacağını göstermektedir. Bu veriler ortalama yaşam süresinin uzadığını ve dünya nüfusunun yaşlandığını göstermektedir.
Comments